Good People of vitruta: Selin Osmanoğlu

Çok sevdiğimiz dostumuz Selin Osmanoğlu, Good People of vitruta’nın yeni üyesi! Kendisiyle güneşli, pırıl pırıl bir Mayıs gününde Pera'da buluşup çok büyük bir değişiklik yaparak (!) Comedus'a oturduk ve Yedibilgeler’in çok beğendiğimiz Anaxagoras Chardonnay’sinin 2021 rekoltesinden birer kadeh eşliğinde çok keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Keyifli okumalar!

Selin hoş geldin Good People of vitruta’ya! Seninle arkadaş çevremizin ortaklığının yanısıra Pera mahalle kültürü sayesinde bolca görüşüp dost olduk ve bugün Good People’ın yeni üyesi oluyorsun. Öncelikle klasik sorumuzla başlayalım; Selin Osmanoğlu kimdir? Nasıl başladı, nasıl devam ediyor, neler yapıyor?

Hoş buldum! Ben 1989 rekolte; meraklı, burnunu o kadehten bu kadehe sokan, koku hafızasını pek zorlayan bir kimya mühendisi ve WSET3 sertifikalı şarap tutkunuyum. Aynı zamanda 10 senedir Unilever’de gıda ve dondurma kategorilerinde Ar-Ge yapıyorum. Ne yemekten geçiyorum anlayacağın ne içmekten.

Kimya mühendisi olan Selin neler yapıyor peki?

Kimya mühendisi Selin’in hikayesi Boğaziçi Üniversitesi’nde elinde TI hesap makinası, boyunu geçen kitapları ve laboratuar önlüğü ile başladı. Mezun olduktan sonra ışık hızıyla Unilever sayfası açıldı ve üniversitedeki laboratuar önlüğü dondurma Ar-Ge merkezine taşındı. İlk dondurmamın formülasyonunu yazdığımda ürün geliştirme ile ömürlük aşkımın başladığını anlamıştım. Dondurmada farklı markalara ürünler geliştirdim; sonrasında da gıda kategorisinin ürün geliştirmesine geçerek biraz çorba karıştırdım. Kalbim hala biraz mutfakta, biraz laboratuarda.

Gelelim şarap konusuna. Nasıl başladı şarapla olan hikayen, hangi adımlar seni şarapla bugünkü ilişkine taşıdı?

Ah geldi gönlümün efendisi! Şarap merakım daha çocukken, babamın adını bilmediğim şaraplarını karıştırırken başladı. Etiketi anlamaya çalışırken yıllar geçti ve kendimi yatay-dikey tadımlarda buldum. Üniversite zamanında kimya mühendisliği okurken şarap yapımına merak sardım ve ilk o dönem üretim sürecini öğrenmeye başladım. Biraz araştırma, biraz eğitim derken mezun oldum. Tam zamanlı işim şarap olmadı ama merakım hiç kaybolmadı. Sonra başladı şarap tadımları, eğitimler, sertifikasyon programları. Öğrendikçe daha çok merak ettim, tattıkça daha çok tatmak istedim. Zaten burun ve damağını geliştirmenin yegâne yolu koklamak. Daha çok koklamak, daha çok tatmak.

Aposto yayınlarından Veraison’u yayımlıyorsun haftalık olarak. O taraftan da bahsetmek ister misin?

Veraison, kadehindeki şarabı keşfederken, sonraki yudumu hayal eden bir şarap yayını. Aposto’da yayımlanıyor, her hafta şerefe diyor! Bağdan taze çıkan haberler, şarap kültürüne dair bilgiler ve şaşırtan eşleşmeler sunuyor. Burada amacım okurlara şarabın sadece beyaz örtülü masalarda içilmediğini anlatmak. Şarap genelde daha “entel işi” “anlaşılmaz” “erişilmez” gibi kavram ve yargılar etrafında dolanıyor. Ben buna asla katılmamakla birlikte; şarabın her sofraya girebileceğine, herkesin keyif alabileceğine ve anlayabileceğine inanıyorum. Bu yüzdendir ki Veraison her sofrada yer arıyor. Burada şarabı sade, anlaşılır ve en önemlisi eğlenceli bir dil ile anlatmaya çalışıyorum. Ester ve Kıvanç’ın illüstrasyonları da buna çok yardımcı oluyor. Infografik anlatım akılda kalıyor. Yayına 3-5 dakikasını ayıran okur mutlaka cebine bir bilgi atıyor. Bu yüzden de çok keyif alıyorum, her sayı yeni bir heyecan oluyor benim için. Kâh üreticilerin bağından kâh tüketicilerin damağından hikayelere dalıyoruz okurlar ile birlikte. “Birlikte” diyorum çünkü gerçekten birlikte yol aldığımızı, o kadehleri birlikte hüplettiğimizi hissediyorum. Bu yüzdendir ki aramıza katılan herkese “Sen de şarabın sadece beyaz örtülü masalarda içilmediğine inananlardansan, kadehime hoş geldin!” diyorum.

Peki nedir bu işin sırrı? Nasıl şarap konusunda uzmanlaşıp, daha iyi bilerek ve anlayarak şarap deneyimleyebilir bu işin amatörleri? Neler önerirsin?

Yeni başlayanlara Veraison okumalarını öneririm öncelikle, minik bir reklam girelim. Cebe atmalık bilgiler var, duyusal deneyim rotaları da ilgilerini çekecektir. Ama bu işin sırrı bence merak. Merak etmek, koklamak, tatmak. Burnunu ve koku hafızasını geliştirmek isteyenlere öncelikle semt pazarlarına gitmelerini önereceğim; sebze-meyve koklasınlar. Oradan da baharatçılara uğramalarını öneriyorum. Kokladıkça gelişiyor burun. Şarap eğitimi alabilecekleri kurumlar ve sertifikasyon programları var. Ben WSET programını takip ettim, WSET3 sertifikamı aldım, şimdi de diplomaya hazırlanıyorum. WSET1 güzel bir başlangıç olur. Sonrasında her şey kilometre. Şarapta ne kadar kilometre yaparsan o kadar öğreniyorsun, aldığın keyif de bir o kadar artıyor. Her kadeh yeni bir yolculuk gibi; başka bir yere gidip başka renkler görüyorsun, bir başka havayı soluyorsun, bir başka ses duyuyorsun. Ne kadar çok yolculuk, o kadar çok deneyim.

Şarapla ilgili kitaplar, filmler, belgeseller, podcastler de oldukça bol olsa gerek; hangileri okumaya, izlemeye, dinlemeye değer? Çok merak ediyorum bu alandaki önerilerini. :)

Şaraba merak saranlar için ilk alınacak kitap bence “Kim Korkar Şaraptan?” Bağdan şaraphaneye, etiketten kadehe şarabın hikayesini çok eğlenceli bir şekilde anlatan bir kitap. Ophélie Neiman yazmış, Göknur Gündoğan çevirmiş.

Filmlerden “Sideways” diyorum. Pinot Noir tutkunu Paul Giamatti’nin şu sözleri durumu biraz anlatıyor. “If anyone orders Merlot, I'm leaving. I am not drinking any f*king Merlot.” Paul Giamatti’ye inat bir şişe Merlot açıp izlemek keyifli olur. Belgesellerden “A Year in Champagne” büyüleyici. Bölgedeki bağcılığı ve üretim sürecini anlamak için birebir! Podcastlerden “Ayça Budak ile Tadımlık Sohbetler” serisinde sektörden çeşitli konuklar ile hem çok keyifli hem de çok bilgilendirici içerikler var. Şiddetle öneriyorum. Bir podcast serisi de “GuildSomm”da. Bölgeler, bağcılık, üzüm çeşitleri ve şarap kültürü hakkında kapsamlı bilgi var. Her bölümü pek öğretici.

İstanbul’da şarap menüsünü beğendiğin restoranlar hangisi?

Aheste’nin menüsünü çok beğeniyorum. Sık gidiyorum zaten; seçki zengin, fiyatlar Mars’ta değil, ve sadece yerli şaraplara yer var. Markus’un menüsünü de çok beğeniyorum. Naturel şaraplara ve turuncu şaraplara yer veriyor. Keşfe açık, damak şaşırtabilecek bir menü. Ayrıca pek çok yerel üzüm görebiliyorsun menüde, bunu çok kıymetli buluyorum.

Foxy’nin menüsü de en beğendiklerimden. Menüde yerli şaraplar sahnede, yerel üzümler başrolde. Menü, bu toprakların şarabın anavatanı olduğunu anlatıyor. Sayıları giderek azalmış yerel üzümlerimizi görmek, anlamak ve hatırlamak çok güzel.

Son olarak bugünkü buluşmamıza Rains MSN Mini Bag’inle geldiğin için cevabı kısmen belli bir soruyla bitiriyorum: vitruta’daki favorin olan 3 markayı bizle paylaşmak ister misin?

Carhartt WIP geldi, ona kocaman bir kalp.

Camper’ın sevdiğim modelleri var, hatta bak bir tanesi burada ayağımda.

24Bottles’a şarap koymasam da kahvem elimde eksik olmuyor.

Chimi ile yeni tanıştım, sanırım iyi anlaşacağız.