Good People of vitruta: Pınar Taşdemir

Good People of vitruta'nın yeni üyesi Pınar Taşdemir! Çok sevdiğimiz arkadaşımız, Pera mahallesinin hem seveni hem sevgilisi Pınar ile Yeniköy'deki restoranı Araka'da buluştuk. Yeniköy sokaklarına taşan bir çekim gerçekleştirip hemen ardından da birbirinden güzel yemekler eşliğinde çok keyifli bir sohbet geçekleştirdik. Keyifli okumalar!

Pınar hoş geldin Good People'a, sonunda! Tam seninle çekim gerçekleştireceğimiz dönem inanılmaz büyük bir yoğunluk içine düştün, haliyle Ekim'de planladığımız bu güzel sohbet Ocak'a kaldı. :) Önce klasik soruyla başlayıp, sonra artık cevap vermekten sıkıldığın hiçbir şeyi sormadığımız bir sohbet gerçekleştirme hedefindeyim. Pınar Taşdemir kimdir? Nasıl başladı, nasıl devam ediyor, neler yapıyor?


Aşçıyım. Yeniköy'de Araka adında bir restoranım var. Sanırım her şey kurumsal hayatla başladığım kariyer yolculuğumun ilk yılında “Bu hayat böyle geçmez!” dememle başladı. Ne istediğimi pek bilen biri değilimdir ama ne istemediğimi çok iyi bilirim. Saate bakmadan, çalışıyor gibi hissetmeden, oyun oynar gibi yapabileceğim bir işim olmalı gibi basit düşünürken, yolum bir şekilde profesyonel mutfağa düştü. Ve tamam dedim, bu iş çok eğlenceli, hissetmek istediğim şey de tam olarak bu! Başladığım günden bugüne 12 yıl geçti. Genel olarak yaptığım işten çok keyif aldım diyebilirim. Araka geçtiğimiz Ekim ayında bir Michelin Yıldızı aldı. Dolayısıyla bugünlerde çok çalışmaktan başka bir şey yapamıyorum.

Araka burada olduğundan Yeniköy benim için, seninle bütünleşti. Peki sen neden Yeniköy'ü seçtin?

Emirgan'da oturuyorum, Yeniköy her zaman Bebek tarafına göre daha çok tercih ettiğim taraftı. Yeniköy'de karar kıldığımda çok sorgulandım, daha kalabalık ve popüler lokasyonlar varken neden Yeniköy diye. Ama çok göz önünde olan bir restoran açmak istemedim ben, bilen ve seven gelsin dedim hep Araka için. Doğru bir iş yaparsan nerede olursan ol gelir çünkü insanlar. Hem ayak alışkanlığı hem de genel anlamda iletişimde olduğum insanların yakın semtlerde yaşaması -ve de tabii ki Yeniköy'ü çok seviyor oluşum en önemli sebeplerdi bu semti seçerken.

Yeniköy'ün en çok hangi özelliklerini seviyorsun?

Son yıllarda artan hareketliliğine rağmen sakinliğini seviyorum. Büyük ölçüde koruduğu tarihi dokusunu çok seviyorum. Sahil kısmı zaman zaman yorucu gelmeye başlasa da Yeniköy'ün arnavut kaldırımlı arka sokaklarında dolanmak hala çok keyifli. Yaz aylarında sokaklarda dolanırken biraz dikkatli olursan ağaçlardan topladığın meyvelerle çantanı doldurabilirsin, İstanbul'da kolay kolay yaşayamayacağın bir lüks bu. Trafikte kalmaya pek tahammül edemeyen biri olarak gerektiğinde denizden ulaşım sağlayabileceğimi bilmek de bana iyi geliyor. Yeniköy Kitapçısı Yeniköy'ü sevme nedenlerimden bir diğeri, işlerden bunaldığımda kısa bir süreliğine bile kaçıp kitapları karıştırmak kafamı rahatlatıyor, bana terapi gibi geliyor. İyi ki varlar. Sosyalleşmek için şehir merkezine kaçsam da kesinlikle boğaz hattının sakinliğini yaşamak için tercih ederim.

En çok hangi mevsimden keyif alıyorsun mutfakta?

Aslında her mevsimi ayrı ayrı seviyorum, her mevsimin farklı güzellikleri var. Ama ilkbahar kesinlikle iple çektiğim mevsim. Çiçeklerle ve aromatik otlarla oynamayı çok seviyorum. Özellikle çiçekleri işlemeyi çok seviyorum, yılın özellikle bu zamanını benim için çok önemli ve değerli. Çiçekleri toplamaktan temizlemeye, formlarına zarar vermeden, aromalarını kaybetmeden işlemeye, o kadar da zahmetli bir süreç ki. Bana meditasyon gibi geliyor. Biterken resmen üzülüyorum. O yüzden ilkbaharın mutfaktaki yeri benim için her zaman ayrıdır.

Peki evde hangover bir güne başladığımızda Pınar Şef bize ne hazırlayıp yememizi önerir? Ya da senin kendi hazırladığın en klasik hangover yemeğin nedir?

Evde mutfağa girmeyi çok sevmiyorum, eve mutfak alışverişi de yapmıyorum. Benim dolapta peynir, ekmek, yumurtadan başka bir şey bulmak pek mümkün değil. :) O yüzden evde pişirdiğim tek şey yumurta diyebilirim. Endüstriyel mutfağa alışkın biri olarak evdeki mutfağımın ne tezgahı ne ateşi bana aynı zevki veriyor. Bir de tabii kendi ev mutfağım çok ufak. O yüzden eğer hangover bir güne uyandıysam hardallı, sebzeli, peynirli basit bir omlet yaparım açıkçası evde, daha fazlasını yapmam.

İstanbul'da en sevdiğin lezzetler nerede?

Şimdi düşününce sanırım müdavimi olduğum işletmelerin çoğu sizin tarafta. Gerçekten de Pera ve civari ikinci adresim gibi. Galata'daki Vacilando'yu çok beğeniyorum, özellikle bu aralar glutensiz ve şekersiz beslendiğim için bana uygun ve damak tadıma da çok hitap eden tabakları var; Özge'nin mutfağını seviyorum. Yeni Lokanta da hep ilk sıralarda benim için. Cem'in Mabou Pera'sı çok sevdiğim bir şef restoranı. Canım pizza veya negroni çekerse Pizzeria Pera. Aheste'nin ambiyansına bayılıyorum. Meyhaneye gideceksem Sofyalı 9 ve Giritli diyebilirim. Uzun zamandır yolum düşmedi ama yılların Beyti'sini saymazsak olmaz. Balat'ta Smelt & Co.'yu çok beğeniyorum. Bizim tarafa geçersek Alaf, Kıyı Balık ve son zamanlarda Yeniköy Balıkçısı. Eminim daha da vardır ama ilk aklıma gelenler bunlar.

Duymaktan en sıkıldığın soru ne peki?

"Kadın şef olmak nasıl bir şey?" Çok sıkıldım!

Neyse ki biz sormuyoruz o soruyu! :) Vitruta bir yemek olsa, sence nasıl bir tabak olurdu?

Kesinlikle çok rahat görünümlü, renkli ve eğlenceli bir tabak olurdu. Kokutmazdı! Çok lezzetli olurdu ve tabakta bir şey bırakmamak isterdim; tıpkı sizin mağazalarınıza girdiğimde "Onu da mı alsam, bunu da mı alsam?" diyip her şeyi bitirmek istediğim gibi. :)

Genelde nasıl giyinirsin peki? Gardrobunda ne vardır?

Gardrobumdaki parçalar birbirine çok benzer. Çok sevdiğim şeylerden 2-3 tane alıp, yıllarca aynı şeyleri giyebilirim. İşim gereği daha rahat hareket edebileceğim, oversize, fonksiyonel parçalara yöneliyorum. Hayatım boyunca giyim olarak hiçbir zaman çok farklı tarzlara kaymadım açıkçası; hala 14 yaşımda giydiğim montu giyebiliyorum mesela. Yıllanmış olan her şey benim için daha değerli oluyor. Sanırım tek farklılık eskiye göre biraz daha renkli giyinmeye başlamış olmam. Ama yine de bu genel sade ve sakin tarzımı o kadar etkilemiyor tabii.

Bir şeyler giymekten bahsedince aklıma şef önlüğü geldi. Filmlerde ya da belgesellerde biraz kutsal bir üniforma gibi gösterilen bir şeydir şef önlüğü. Sen de öyle hissediyor musun?

Ben tamamen üstüme bir şey dökülmesin, sıçramasın diye fonksiyonel faydası sebebiyle kullanıyorum. Son zamanlarda Araka'da kullandığımız model, klasik şef ceketlerinden farklı, günlük hayatımda da giyebileceğim bir gömlek gibi aslına bakarsan. Ben çok yoğun çalıştığım zamanlar şef ceketi ile çalışmak yerine en rahat tişörtümle çalışmayı tercih ederim. İçinde kendimi iyi hissettiğim doğru ama yine de cekete bir kutsallık atfetmiyorum açıkçası hiçbir zaman.

Vitruta'da en sevdiğin markalar neler? 

Gözlüklere çok düşkünümdür ve CHIMI markasını çok beğeniyorum. RAINS vitruta'daki en sevdiğim markalardan biri. Ve de bunlara ek olarak American Vintage ve Carhartt WIP diyebilirim.

Pınar Taşdemir'in çekimde kullandığı ve seçtiği ürünler için buraya tıklayabilirsiniz.