one square meter X vitruta
vitruta’nın en yeni markalarından ülkemizdeki sürdürülebilir ve yavaş moda anlayışının öncülerinden one square meter’ın kurucuları Zeynep Özar Berksü ve Çağrı Berksü ile keyifli bir röportaj gerçekleştirdik.
Önce one square meter’ın kurucularını tanıyalım mı? :)
Zeynep Özar Berksü: 1986 İstanbul doğumluyum. Yıldız Teknik Üniversitesi Siyaset Bilimi lisans ve yüksek lisans mezunuyum. Dergilerde editörlük ve ajanslarda kısa süreli bir metin yazarlığı geçmişim oldu. Yedi senedir one square meter evreninin nasıl olabileceğine dair hikayeler anlatıyorum, dikiş dikiyorum ve arka plandaki işleri organize ediyorum. Aynı zamanda hatrı sayılır bir süredir OGGUSTO’nun Sürdürülebilir Yaşam kategorisi editörlüğünü yapıyorum.
Çağrı Berksü: 1980 İzmir doğumluyum. Bilkent Grafik Tasarım mezunuyum. Uzun yıllar reklam ajanslarında sanat yönetmeni olarak çalıştım. Yedi yıldır one square meter’ın tasarımlarını yapıyor, kalıplarını çiziyor, fotoğraflarını çekiyor, görsel dünyasını kurguluyor ve çalışanların eğitimlerini veriyorum.
one square meter yolculuğunun nasıl başladığını anlatır mısınız?
one square meter, ikimizin birlikteliğinden doğan bir aşk hikayesi. Hayatımızı nasıl sürdürmek istediğimize dair yaptığımız seçimlerin bir karşılığı. Hikaye, tanıştığımızda, bir metrekarelik bir masada karşılıklı oturup ne yapmak istediğimizi ve ne yapmak istemediğimizi konuşmamızla, konuştuklarımızı yavaş yavaş hayata getirmeye başlamamızla; o masada tasarlayıp o masada üretmemizle başladı. Ağaç baskı çanta ile başlayıp kadın ve erkek için kıyafetler tasarlamaya ve dikmeye uzanan; hataları ve dersleri, inişleri ve çıkışları olan, bizi çok güzel ve kıymetli insanlarla tanıştırmış heyecan verici bir yolculuk bizimkisi. Şu an 7. yılımızdayız ve bu macerayı nasıl daha heyecanlı kılabiliriz, onun peşindeyiz.
Markanızın çizgisini nasıl tanımlarsınız?
one square meter’dan çıkan her parça giyeni ile biriciklik kazanacak bir çizgide. Desensiz ve sade olmaları bunun bir karşılığı. Diğer yandan, her şey çok tanıdık, ama kendilerine dair şakaları var. Bu oyunu oynamayı seviyoruz; farklı insanların üzerinde, farklı zamanlar ve farklı mekanlar içinde o özel hali ile var olabilecek formlar üzerinde çalışıyoruz. Bizimle hayat bulsun ve başkasının hayatına heyecan katsın istiyoruz.
İlham kaynaklarınız neler?
Kadınların, ve artık erkeklerin, kendilerinden ve onların gündelik hayattaki ihtiyaçlarından esinleniyoruz. Olası senaryolar düşünüyoruz, profiller çıkarıyoruz ve onları o an içinde hayal ediyoruz; üzerinde ne olmalı, o esnada neye ihtiyacı olur ve biz ona nasıl cevap veririz, bunları konuşuyoruz. Silüetlerle başlayıp formlara ve tasarımlara ulaşıyoruz. Bazen de bir kumaşla karşılaşıyoruz ve onun peşinden gidiyoruz; o bize kimin üzerinde, ne zaman ve nasıl durabileceğini söylüyor.
Koleksiyonlarınızı nasıl kurguluyorsunuz?
Biz iyi bir ürüne inanıyoruz. Doğru tasarlanmış ve kaliteli kumaşlarla iyi bir işçilikle üretilmiş bir kıyafetin senelerce var olarak iyiliğini ispatlayacağını düşünüyoruz. Bu yüzden hayır, modellerimiz, eğer kalıbında yapacağımız bir iyileştirme kalmadıysa, senelerce koleksiyonumuzda var olmaya devam ediyor. Şu anki 7. yıl koleksiyonumuz da seneler içinde edindiğimiz tecrübe ve teknik birikim ile şekillenmiş, bundan 6 sene önce tasarladığımız ilk askılı elbise (ADA SUNDRESS) ile geçtiğimiz sene tanıttığımız ceketi (ERA JACKET) ve kadınlar için tasarlayıp erkekler için de dönüştürdüğümüz LUN PANTS’i de içinde barındıran bir evren.
Kumaşlarınızı seçerken nelere dikkat ediyorsunuz?
Bu açıdan çok şanslıyız; çünkü bugüne kadar Türkiye’nin en iyi kumaş üreticileri ile iş ortaklığı kurma şansı yakaladık ve bunu birer garanti olarak müşterilerimizle gururla paylaştık. Koleksiyonumuzun merkezinde denim oturuyor; pamuk gibi sorunlu bir alanda sürdürülebilirliği normalleştirmiş üretim teknolojileri ile öne çıkan Çalık Denim’in kumaşlarını kullanıyoruz. Diğer kumaşlar ise edisyonun ihtiyaçlarına göre şekilleniyor; soğuk havalar için yünlüleri, sıcak havalar içinse ketenleri içeri alıyoruz. Bu kumaş seçimlerimizi de yaparken yerel çapta ve doğal elyaflardan üretilmiş olmalarına özen gösteriyoruz.
Sizin alamet-i farikanız üretim şekliniz. Bize biraz bundan bahseder misiniz?
Biz ihtiyaç kadar ilkesi benimsedik ve moda endüstrisinin savurganlığına karşı yavaş ve yeteri kadar üretimin gerçekleştirildiği bir modelin işlediğini ispatlıyoruz. Model şu şekilde çalışıyor; biz arka planda tüm tasarımları finalize ediyor, kalıpları çıkarıyor ve o edisyonda koleksiyonda yer alacak ürünlerin birer prototipini dikerek fotoğraflıyoruz. Daha sonra ürün sayfalarını düzenliyoruz ve siz edisyon satışa açık olduğu süre boyunca internet sitemizden sipariş verebiliyorsunuz. Siparişinizi, onu oluşturduğunuz günün ertesinde üretim listemize alıyoruz. Kıyafet özelinde verdiğimiz üretim süresi içinde kumaşı kesiliyor, dikiliyor, varsa aksesuarlı takılıyor veya el teyeli yapılıyor, daha sonra paketleyip doğrudan kargo firmasına teslim ediyoruz. Bedeni veya modeli olmadığı için atölyemizdeki askılara geri dönen kıyafetleri belirli bir bakıma ve temizliğe tabi tutuyoruz; eğer gelen siparişlerden birisini karşılıyorsa yeni yolculuğuna çıkıyor.
Burada vitruta iş birliğiniz için bir yer açalım o halde. Satışlarınızı sadece internet siteniz üzerinden gerçekleştirirken insanlar artık sizinle fiziki olarak da vitruta mağazalarında buluşabilecek.
Evet, bu iş birliği bu anlamda bizim için çok kıymetli. Öncelikle bizi bir araya getirdiği için bluprojects kurucusu Sinem Çelik’e teşekkür ederiz. Her ne kadar ihtiyaç fazlası üretimin önüne geçmeyi ilke edinsek de kumaşı tükendiği için devamını üretemediğimiz ve bu nedenle koleksiyondan çıkarttığımız için askımızda kalmış kıyafetler oluyor. İnsanlarla seçimleri sırasında bire bir ilişkide olabildiğimiz için bu rakam oldukça az. Yine de, neden iyi bir ürün askıda beklesin ki; kullanılsın ve yaşam döngüsünü en az hasarla tamamlasın. Bu gayemiz vitruta’nın vizyonu ile örtüştü ve yollarımız kesişti. Yıllar içinde kumaşları tükendiği için devamı olmayan modellerimizi burada, benzer bakış açısında olduğumuza inandığımız vitruta askılarında değerlendirmeyi seçtik. Çünkü biliyoruz ki, dün iyi olan bir ürün, yarın da öyle olacak ve kıyafetler sizinle yaşadıkça hayat bulacak.
Peki son olarak, one square meter modada sürdürülebilirliğe nasıl bakıyor?
Biz güzel bir şey yapmak, bunu da doğru şekilde yapmak istedik. Tüm süreç de bu motivasyonla organik olarak şekillendi. “Hadi, şimdi bir yavaş moda markası kuralım,” demedik; one square meter, ihtiyaç kadar üretim ilkesi ile sadece sipariş üzerine üretim yapan, iyi şekilde tasarlanmış kıyafetleri kaliteli kumaşlarla ve iyi bir işçilikle hayata getiren bir moda markasına evrildi. Moda endüstrisi ikinci büyük kirletici. Kapasiteye yetişmek adına üretilen GDO’lu pamuktan hammaddesi petrol olan polyestere, su kaynaklarına karışan kimyasal boyalardan çöllere atılmış hiç giyilmemiş kıyafetlere, her şey havaya, suya ve toprağa karşı, bu dünyaya karşı yapılmış birer ihanet bizce. Ve tüm bunlar yanlış, kestime, kaçak, zararlı, zehirli… Sadece modada değil, her endüstride işler doğru şekilde yapılırsa zaten bunları konuşmamıza gerek kalmaz.
One square meter’ın vitruta’yla olan özel iş birliğine dair ürünleri sadece vitruta Karaköy’de!