Good People of vitruta: Melike Şahin
Good People of vitruta’nın yeni üyesi çok sevdiğimiz Melike Şahin! Melike ile bir diğer Good People üyesi sevgili Ecem Korkmaz Gelal vesilesiyle tanıştık ve soğuk bir Aralık günü Karaköy’deki vitruta mağazasında buluşmak için sözleştik. Melike ile buluşacağımız gün hava durumu tüm gün sağanak yağış gösterse de hepimiz şanslı günümüzdeydik ve Melike bizleyken Karaköy, Tophane, Cihangir ve Tomtom’un tam kesiştiği noktada mağazamızın olduğu bölgeye bir damla yağmur dahi düşmedi. Keyifli okumalar!
Melike hoş geldin Good People of vitruta’ya! İlk olarak buluşmamıza lila renk Rains Puffer Jacket’ınla geldiğin için şu şekilde başlamak istiyorum: Montun çok güzelmiş, nereden aldın?
vitruta tabii ki! Nereden olacak! :)
Beklediğimiz –ve bildiğimiz- cevabı aldığımıza göre seninle ilgili merak ettiklerimize geçebiliriz. :)
Sana ne ilham verir?
Sohbet, muhabbet ve tabii ki edebiyat. Yazarken her tıkandığımda hemen açıp bir şeyler okumak kadar beni sakinleştirip yepyeni yerler gösteren başka bir ilham kaynağı yok. Zaten okumayı çok severim, çok güncel bir okuyucuyumdur doğrusu. Arkadaşlarımla yaptığımız sohbetlerden de bir sürü malzeme toplarım kendime. Ve de son olarak: Yol. Yolda olmak, seyahat etmek; uçak olur, kara yolculuğu olur… Bir şeyler üretmem gerekiyor gibi hissederim yola çıktığım an ve bundan çok beslenirim.
Okumayı çok sevdiğini söyledin; son dönemde okuyup çok beğendiğin hangi kitapları önerirsin?
Üç kitap sayabilirim. İlk olarak Fransız filozof ve psikanalist Anne Dufourmantelle'in Riske Övgü isimli kitabı. Olga Tokarczuk'un Son Hikayeler'i de çok çok beğendiğim kitaplardan biri oldu. Son olarak da Umami Kitap'tan çıkan Rita Mae Brown'ın Yakut Orman'ı son dönemde en beğendiğim, en çok önerdiğim kitaplardan biri.
Şimdiye dek arkadaşlarına en çok hangi film ve dizileri önermişsindir?
Geçtiğimiz günlerde arkadaşlarımlayken de bu konu açıldı. Onlara önerdiklerimi hemen söyleyebilirim. Hagai Levi'nin yönettiği Ingmar'ın kült filmlerinden Scenes from A Marriage'ın dizi uyarlaması; gerçekten çok beğendim. Film olarak ise geçtiğimiz günlerde izlediğim Thomas Vinterberg'in Druk (Another Round) filmini çok beğendim; inanılmaz bir film gerçekten! Mads Mikkelsen zaten benim hayran olduğum oyunculardan biridir -hatta kendisiyle fotoğrafım da vardır- haliyle hem film harika olup hem de Mikkelsen olunca bende yeri ayrı oldu Druk'ün.
Hazır Danimarkalı bir yönetmen ve aktörden bahsetmişken konuyu hemen İskandinavya’dan alıp vitruta’ya ve giyinmeye getireyim: En çok hangi vitruta mağazasını seviyorsun?
En çok tabii ki Karaköy mağazasını seviyorum. Binanın görkemliliği, içerisinin ferahlığı… Çok çok özel gerçekten benim için.
Peki vitruta’daki en sevdiğin marka?
Bu da cevabı çok kolay bir soru benim için. :) En çok Rains'i seviyorum. Yağmurluklarını ilk kez Melbourne'de bir mağazada görüp çok beğenmiştim, almadığım için de aklım kalmıştı. Sonra İstanbul’a dönüp vitruta'da gördüğümde çok çok mutlu olmuştum.
Melike Şahin standart bir günde ne giyer?
Eşofman! Gerçekten, bu aralar eşofman hastalığına yakalandım ve sürekli eşofman giyiyorum.
Peki günlük hayatında bu kadar rahat giyinen biri olarak sahne aldığında doğal olarak bambaşka bir tarz ortaya çıkıyor. Bu seni yoran bir şey mi yoksa keyif alıyor musun bu geçişlerden?
Konserler için, özellikle de Harbiye, Bostancı gibi büyük konserler için tasarımcılarla çalışmayı çok seviyorum. Müziğimi ve nasıl bir insan olduğumu bilen, sanatlarına güvendiğim tasarımcılarla çalışmak çok hoşuma gidiyor. Nasıl bir Melike görüyorlar, onun içinden ne çıkaracaklar diye düşünüp biraz kendimi onlara bırakıyorum gibi aslında. Ve çok da keyifli! Tabii günlük hayatta makyajsız ve konforlu yaşamaya alışkın biri olan benim için sahnede her şey çok şaşaalı. Ama biraz şöyle düşünebiliriz; benim işim neticede sahnede olmak. O yüzden artık garipsediğim bir şey değil açıkçası; alıştım diyebilirim bu geçişlere.
O zaman son sorumuz müzikle ilgili olsun ve müzikle vedalaşalım: Bu aralar en çok kimleri dinliyorsun?
Bu aralar en çok dinlediklerim: Little Simz. Arlo Parks. Tom Misch. Sizlere de dinlemenizi öneriyorum. Hepsi de İngiliz bu arada şu an fark ettim. :)