Marka Hikayeleri – Bir Sosyal Girişim Markası: INCOMPLIT

Marka Hikayeleri – Bir Sosyal Girişim Markası: INCOMPLIT - vitruta

Koleksiyonlarını dezavantajlı çocukların hayal güçleri ve hikayelerinden ilham alarak yaratan sosyal girişim markası INCOMPLIT’in kurucusu Öykü Özgencil ile bir röportaj yaptık.

Incomplit-Mag

Öncelikle bize kendinden biraz bahseder misin?

Ben Öykü, INCOMPLIT’in kurucusu ve bir nevi araştırmacısıyım. Üzerine düşündüğüm konuları farklı topluluklarla bir araya gelerek anlamaya çalışıyor bu sırada kendime dair de bilinmezleri keşfediyorum. INCOMPLIT en başından beri çok kişisel bir hayaldi. Benim olgunlaşmam ve değişmemle o da sürekli değişti. Şuan ‘marka’ demeye bile dilim varmıyor. Yaklaşık 5 yıl önce bu hayal için yola koyulduğumdan beri benim dışımda hiç tam zamanlı çalışan bir takım arkadaşım olmadı. Şuanda da yalnız ilerliyorum. Bu da her zamanki oyun alanımı daha da genişletiyor. Röportaj sorularını cevaplarken çoğu zaman biz desem de INCOMPLIT sanki benim mahlasım gibi geliyor artık :)

Kısacası Paris I Pantheon Sorbonne Üniversitesi Kamu Çalışmaları bölümünü bitirdikten sonra kendi doğama meydan okumak ve o zamanlardaki Öykü’nün konfor alanını zorlamak için UC Berkeley’de Pazarlama lisansüstü programını tamamladım. Türkiye’ye döndüğümde sistemde sosyal etki yaratma dürtüsüyle INCOMPLIT’i kurdum.

Kadın giyim ve moda tasarım markası olmaktan öte aslında bir tasarım stüdyosu olan INCOMPLIT, önceliklendirdiği değerleriyle ilham alınması gereken bir marka. Bize biraz kuruluş hikayesinden bahsedebilir misin?

Aslında INCOMPLIT sürekli deri değiştiren bir organizma gibi. Bazen tasarım stüdyosu bazen sanat inisiyatifi bazen bir sanatçıya dönüşebiliyor. Değişmeyen tek şey sosyal ve ekolojik konulara dair derin bir araştırma ve bu konulardan etkilenen topluluklarla diyalog kurma sevdası. Sonrasında da araştırma ve diyalog süreçlerinin çıktılarını yaratıcı üretimle paylaşmak.

İlk olarak ben bu tabiri kullanmaktan hoşlanmasam da ‘dezavantajlı’ çocuklarla çalışmaya ve çıktılarını moda tasarım ürünleri aracılığıyla paylaşarak yola koyuldum. Buradaki ana fikir modanın iletişim gücünü ve ulaşılabilirliğini, üzerine değindiğimiz meseleyi yaymak ve çözüm üretmek için kullanmaktı. Moda tüketimini bir anlamda buluştuğumuz çocuklara yönelik tasarladığımız atölyeleri sürdürebilmek için bir fona dönüştürdük. Fakat bu süreçte ekolojiye verdiğimiz önem sürdürülebilirliği yalnızca sosyal değil ekolojik anlamda da önceliklendirmemizi sağladı. Çıktılarımız her ne ise tüm süreçte doğaya ve insana eşit mesafede duyarlı oldu. Aynı zamanda kârımızdan çocuklarla buluşmamızı sağlayan STK’lara bağışta bulunduk.

Bir yandan moda tasarımının kadın egemen bir disiplin olması üretim sırasında da farklı üretici kadın topluluklarıyla buluşmamızı ve onları duymamızı sağladı. Bu farkındalıkla buluştuğumuz toplulukların odağı ‘çocuk ve kadınlar’ şeklinde gelişti. Şu anda ise INCOMPLIT’i tekstil ve komünite odaklı bir kreatif stüdyo gibi tanımlayabiliyorum. Yalnızca bir moda tasarım koleksiyonu değil bir kitap ve tasarım bienali için üretilmiş bir işle de içimdekini aktarabiliyorum.

Incomplit-Mag (3)

INCOMPLIT çatısı altında gerçekleştirdiğin atölyeleri ve girişimleri biraz anlatabilir misin?

INCOMPLIT olarak farklı STK ve kooperatiflere yönelik tematik atölye serileri tasarlıyoruz. Bu temalar su altı yaşamından toplumsal cinsiyet eşitliğine kadar geniş bir spektrumda seyredebiliyor. Aslında amaç insani bir diyalog ortamında buluştuğumuz topluluğun sesini duymak ve bazı konularda onlarla fikir alışverişi yapmak. Didaktik bir eğitim değil beraber keşfetme sürecini tasarlıyoruz diyebilirim. Bu sırada bize eşlik eden farklı disiplinden sanatçılar da bu sürece daha da çok sesli bir atmosfer katıyor. Sonunda ise beraber araştırdığımız temaya dair süreçteki yaratımları da katarak farklı medyalar üzerinden geniş topluluklara yayılmak üzere çıktılar üretiyoruz.

INCOMPLIT markasını seven ve ürünlerini kullanan biri sence nasıl biridir?

Bence statükoyu ve normları sorgulayan, hayatına paydaş ettiği her canlıyı ve hatta her objeyi araştıran, bunların gerçekliğine merak duyan, düşünmekten hoşlanan biridir :)

Koleksiyonlarının her birinin farklı isimleri var ve hepsi üzerine düşünülmesi gereken hikayelere dikkat çekmeye çalışıyor. İsimlendirme sürecinde nelerden/nerelerden ilham aldığını bize anlatabilir misin?

İsimler aslında tamamen topluluklarla üzerine araştıracağımız ve üreteceğimiz toplumsal veya ekolojik temalar üzerine inşa ediliyor. Süreçlerin çıktısı olarak lanse ettiğimiz koleksiyonlardan çok önce çalıştığımız atölyelerin konusu ve hikayesi bu isimlerin ilham kaynağı diyebilirim.

Incomplit-Mag (7)

Son olarak, “In Her Shoes” adında bir proje gerçekleştirdin ve bu projenin çıktısı olan limitli sayıda satışa sunduğun bir patik serisi ürettin. Projenin detaylarından bize biraz bahsedebilir misin?

In Her Shoes çok uzun zamandır üzerine düşündüğüm ve araştırdığım kadın hakları, görünmez emek, feminist sanat gibi noktaların birleşmesiyle ortaya çıkmış bir sosyal sanat pratiğine dönüştü. El işi konusunda yetkin kadınlarla el işi aracılığıyla kadınlık üzerine bir diyalog ortamı yaratma hayalimiz vardı. Covid-19 nedeniyle bu hayal küçük değişikliklere uğradı. Ortak bir fiziksel alan yerine herkesin kendi yaşam alanları ve mahalleleri etrafında kuruldu.

Proje 13 farklı kadının kendi sanat üretimiyle kendini iyileştirme yeteneğine dair bir araştırma ve kürasyondan oluşuyor. El işi sanatlarından örgü ve performans sanatları gibi feminist sanatın ilham aldığı ve aynı zamanda sanatçının üretim sırasında meditatif bir etkiyle buluştuğu ve ‘kendi kendini iyi hissettirdiği’ iki dalın birleşimi. 6 kadının ördüğü ve her birinde doğu medeniyetlerinde şifalanmayı sembolize eden farklı motifler olan patikler, 7 tane kadın performans sanatçısı tarafından yorumlandı. Ve ortaya komünite odaklı bir sanat projesi olan In Her Shoes çıktı. Limitli sayıda üretilen patiklerin replikalarını da satışa sunup işi ulaşılabilir kılmayı istedik.

Incomplit-Mag (8)

Markanın geleceği için gerçekleştirmeyi hayal ettiğin ya da kendine koyduğun bir hedef var mı?

INCOMPLIT’in odağında olan ‘topluluk merkezli sanat pratiği’ni farklı fiziksel alanlarda farklı topluluklarla sürdürebileceğimiz bir geleceği hayal ediyorum. Dileğim daha fazla zihinle ortaklaşa üretmek ve onlardan öğrenmek.