Good People of vitruta: Burcum Baygut
Burcum Baygut, Good People of vitruta’nın yeni üyesi! Çok sevdiğimiz dostumuz, fotoğraf sanatçısı Burcum'la ortak arkadaşımız Melis aracılığıyla Pera sokaklarında tanışmıştık. Sonra bol bol görüştüğümüz, bir araya geldiğimiz Burcum'la bu kez bir cumartesi sabahı Pera'da buluştuk. Soho House'da güzel bir kahvaltının ardından Pera sokaklarında gezip, çok keyifli bir çekim gerçekleştirip, sohbet ettik. Keyifle okumanız dileğiyle!
Burcum hoş geldin! Sonunda Good People'dasın! Klasik ve en formal sorumuzla başlayalım önce: Burcum Baygut kimdir? Nasıl başladı, nasıl devam ediyor, neler yapıyor?
“Oh sonunda!” demek istiyorum öncelikle, büyük bir mutlulukla hoş buldum! Moda ve reklam odaklı işler üreten bir fotoğrafçıyım. 1992, Bursa doğumluyum. 2012 yılında Bahçeşehir Üniversitesi Fotoğraf ve Video bölümünü kazanmadan bir yıl önce İstanbul’a taşındım. Öncesinde ortaokul ve lise hayatımı Antalya’da geçirdim. Lise yıllarımda da mümkün olduğunca gidip gelmeye çalıştığım, kendimi her fırsatta içinde ve ait bulduğum tek şehir İstanbul’du benim için. Başka bir yerde asla yaşayamayacağımı çok erken yaşta fark ettim. 2011’in sonlarında bu hayalimi gerçekleştirerek İstanbul’a taşınmış oldum. Üniversite yıllarımdan itibaren de sektörde var olmaya çalışarak bugünkü kimliğime kavuştum diyebilirim.
Fotoğraf sanatına olan ilgin nasıl başladı? Hatırlıyor musun nasıl etkilendiğini veya bu alana odaklanmak istediğini?
Çok net hatırlıyorum aslında ama bu hikayenin tüm detaylarından hoşlandığımı söyleyemem; 13-14 yaşlarında arkadaş çevremden birisinin fotoğrafa ilgi duyması ve biraz da kıskançlık ile diyelim. :) İlk makinemi aileme zar zor aldırmış oldum. Öyle mükemmel aydınlanmalı başlayan bir hikaye değil anlayacağınız. Ama geçici bir heves gibi gözüken o hamlenin tüm hayatım olması çok uzun sürmedi. O zamanlar okul birincisi kıvamında devam eden bir eğitim hayatım vardı ve Güzel Sanatlar Lisesi sınavlarına dahi gönderilmemiştim. Klasik Türk aile yapısına sahip bir ailede büyümesem de “Ben fotoğrafçı olacağım!” dediğimde kimse ciddiye almamıştı. Bu algı ben İstanbul’a taşınıp üniversiteyi kazanana kadar da sürdü. Ama o sürede ben çoktan bu işin mutfağını didiklemeye, benimsemeye ve elimi her köşesine atmaya başlamıştım. Üniversitelerin fotoğraf bölümlerine hazırlanmak için iki yıl boyunca çizim kursu aldım. Sürekli çizim yaptığım bir yandan okula ve dershaneye gittiğim ve tabii ki harıl harıl fotoğraf çektiğim iki yıl geçirdim. Fotoğraf çekmenin sadece o eylemi gerçekleştirerek olmadığını, dünyada üretilen işleri takip etmenin gerekliliğini o zamanlar öğrendim. Sadece fotoğraf sanatçılarını değil sanatın her dalından insanı takip etmeyi ve okumayı git gide sevmeye başladım. Lisenin son yıllarına gelmeden fotoğrafçı olmaktan başka bir seçeneğin benim için söz konusu olmadığı çok netti.
En çok ilham aldığın, işlerini en beğendiğin fotoğraf sanatçıları kimler? İşleriyle, kariyeriyle, başarısıyla seni etkileyen birkaç ismi öğrenmek çok güzel olur.
Aslında fotoğrafçılardan çok işleri takip etmeyi, biriktirmeyi ve onlardan ilham almayı seviyorum. Pinterest’te sizin görebileceğiniz onlarca dosyam var ama bir o kadar da bana özel olanlar var. Birazcık kapalı kutuyum bu konuda. :)
Bir de Instagram’dan takip etmeyi sevdiğim birkaç isimi paylaşmak isterim. Bence herkes bu insanları görmeli, hepsini teker teker kıskanıyorum. :)
Şu an artık seni çok başarılı projelerde görüyoruz, sektörün gerçek anlamda işleri takip edilen bir fotoğraf sanatçısısın. Bu yolda ilerlerken seni en çok ne motive etti? Çok fazla zorlukların olduğunu biliyoruz bu kariyerin oluşması için; sen nasıl ilerledin bu yolda?
Öncelikle çok teşekkür ederim, bu soruyu duymak dahi güzel, beni birazcık şımarttı açıkcası. :) Ben biraz zorluktan motive olan bir karaktere sahibim. Tüm sapa yolları lehime çevirmeyi seviyorum. Bu beni yaptığım, ürettiğim her şeye karşı daha istekli ve titiz yapıyor. Sanırım en önemlisi -her sektörde olduğu gibi- yaptığın şeyi yeren, beğenmeyen insanların hepsini çok da ciddiye almamak! Tabii bunun aynısı sürekli iyi yorumlarda bulunan insanlar için de geçerli, hatta sanırım o insanlar daha tehlikeli. Ben her zaman dengede kalmaya çalışarak ilerlemeyi seviyorum. Günün sonunda yapmak istediğin şeyde çok netsen o noktaya varmak için o yolun uzunluğu çok önemli olmuyor, hemen geçip gidiyor.
Peki bu aralar en çok neler izleyip, dinliyorsun? Bizimle paylaşmak ister misin?
Bu aralar izleme algoritmam çok karışık. Kendimi Undine (Christian Petzold) izledikten on dakika sonra rasgele açılmış bir Friends bölümünde buluyorum. En son böyle bir karmaşayı After Sun izledikten sonra Gibi izlerken yaşadım. Hepinizin “Bu nasıl iş!” dediğini hisseder gibiyim ama olsun. Aynı durum dinlediğim şeylere de yansıyor ama geçen hafta 11 parçalık bir playlist yapmıştım; loopta ve günün her saati benimle. Onu paylaşabilirim;
İstanbul'da en çok neler yapmayı seviyorsun, nerelerde zaman geçirirsin daha çok?
İstanbul benim için özellikle son yıllarda içinde bulunan dostlarımdan ibaret oldu. Sürekli görüştüğüm arkadaşlarımın her biriyle yaptığım sabit ve farklı aktivitelerim var; aynı insanlarla aynı rutinleri gerçekleştirmeyi çok ama çok seviyorum. Güneş’le haftanın en az üç günü kahve alıp Gümüşsuyu’ndan Maçka Parkı’na yürüyoruz. Her zaman aynı yollardan Beşiktaş’a, eve bağlanıyoruz. Melis’le genelde onun evinde buluşup akşamına kesin dışarıda ya da evde güzel şaraplara, yemeklere düşüyoruz. Asla hayır diyemediğim rakı planları da cabası.
vitruta'dan en sevdiğin 3 markayı soralım, en beğendiğin markalar hangileri?
Seçmesi çok zor! :) Ama gözlük delisi bir insan olarak öncelikle Chimi, American Vintage ve Rains diyebilirim.
Stylingini Melis Güven'in yaptığı, Burcum Baygut'un çekimde kullandığı ve seçtiği ürünler için buraya tıklayabilirsiniz.